Ay Tanrıçası Luna'nın gece karası uzun saçları, iki nehrin arasından akıyordu.
Yıldızlar saçlarındaki süsler, gezegenler boynundaki boncuklardı.
Dokunduğu toprakların üzerinde biten zeytin fidanları,
onun ve tüm tanrıların enerjisiyle titreşiyordu sanki.
Ellerini gezdirdiği kayalar Babil'in kulesine, kaleler şehri Merdin'e dönüştü sonra.
Ve uykular sona erdi, Luna doğdu, günün ışığı oldu.
Yeri ve göğü dolaşan tüm kadim ruhların kutsal toprağı
Mezopotamya'nın, yeniden canlanması.
Bu, Luna Merdin'in hikayesi...
Göbeklitepe'yle başlayan ve tarihe iz bırakmış onlarca medeniyetin bu topraklarda yarattığı
birbirinden farklı kültürler, hikayeler ve mitolojiler Güneşimiz oluyor bizim.
İlhamını Türkiye'den, Suriye ve Irak'a kadar uzanan, Fırat ve Dicle nehirleri arasında kalan
topraklardan alıyor Luna Merdin.
İnsanlık tarihinin başlangıç noktası olan Mezopotamya topraklarının doğasını, verimliliğini ve
yaydığı güçlü dişil ve eril enerjiyi, yarattığı aksesuarlarla canlandırıyor yeniden.
Luna Merdin parçalarının üzerindeki bir kuş figürü, Mezopotamya'nın büyülü topraklarında
gezerken bir kalenin surlarında karşınıza çıkabilir. Bir evin duvarında, bir caminin
minaresinde, bir tapınak anıtında ya da bir kilisenin işlemeli tahta kapısında rastlayabilirsiniz
ona. Ve o zaman dersiniz ki; uykular sona erdi, Luna doğdu, günün ışığı oldu.
Binlerce yıllık tarihi olan usta-çırak ilişkisinden güç alıyoruz, günümüze kadar gelebilmiş
el sanatlarını yaşatmaya devam ediyoruz her bir parçada. Bu toprakların sahip olduğu eşsiz mirası gelecek nesillere
taşımak ve el sanatlarını bugüne ulaştırmak için çıktığımız bu yolculukta biliyoruz ki, ruhunuzun ihtiyacını taşıyan bir
Luna Merdin parçası, hayatınıza Mezopotamya'nın enerjisi ve tılsımıyla girecek.
Gezegenin kadim toprakları, ayın ışığıyla, güneşin sıcağıyla,
varlığının bilgeliğiyle hep yanınızda olacak.